Okulların açılmasının üzerinden belli bir süre geçmesine rağmen bazı çocukların hâlâ okula gitmede isteksizlik gösterdiğini, ebeveynlerinden (özellikle de anneden) ayrılmada zorluk yaşadığını, hatta bu duruma bir takım fiziksel belirtilerin de (mide bulantısı, kusma, karın ağrısı gibi) eşlik ettiğini görebiliyoruz. Okul açıldıktan sonra ilk 1 ay, birçok çocukta bu belirtileri gözlemleyebiliriz ve bunu olağan olarak karşılayabiliriz. Fakat bazı çocuklarda bu durum bu süreyi bile aşabilmekte ve çok ciddi sıkıntılar doğurabilmektedir. İşte biz buna “uyum sorunu” diyoruz.
Bazı çocuklar anne ve babadan, özellikle de anneden ayrılmakta çok büyük zorluk yaşarlar, bu çocukların kaygı düzeyleri çoğunlukla ortalamanın üzerindedir. Daha önce hiç bulunmadıkları bir ortamda bulunmak (okul) ve daha önce hiç görmediği insanlarla beraber olmak (öğretmen ve diğer öğrenciler gibi), bu çocuklar için sıkıntı ve huzursuzluk veren bir durumdur. Onlara güven veren birinin (örneğin annenin) hep yanlarında kalmasını isterler, bu isteklerini yerine getirebilmek için de çok çeşitli yollara başvurabilirler (ağlamak, sabah kalkmak istememek, vb.). Fakat unutulmamalıdır ki çocuk o anda, o kaygıyı gerçekten yaşamaktadır ve bu kaygıyla baş etmekte güçlük çekmektedir. Biz bu kaygıyı da “ayrılma kaygısı” olarak adlandırıyoruz. Bu kaygı çoğunlukla, kendine kötü bir şey olacağı endişesi ve genelde bağlı olduğu annesine kötü bir şey olacağı endişesini kapsamakta ve çocuğun düşünceleri bu iki endişe arasında gidip gelmektedir.
Peki, bazı çocuklar bu problemi yaşamazken ya da çok hafif düzeyde yaşayıp sonra uyum sağlayabilirken, bazı çocuklar neden bu problemi yoğun düzeyde yaşamaktadır? Bu sorunun tek bir cevabı yoktur aslında. Çocuğun mizaç özellikleri, anne ve babanın çocuğa karşı tutumu, evde kalan ve kendisinden küçük bir kardeşinin olması, kuralsız ve sınırsız bir evde yetişmiş olma ve bir takım olumsuz çevresel faktörler çocuğun bu yoğun kaygı problemini yaşamasında etkilidir. Örneğin çocuğa karşı aşırı koruyucu bir tutum içerisinde olmak; çocuğun bir sorunla karşılaştığında nasıl baş edebileceğine dair bir beceri geliştirmesine engel olduğu gibi, anne ve babaya karşı aşırı bağımlı olmasına da neden olur ve anne-baba olmadan yeni bir ortama girmek bu çocuklar için yoğun kaygı sebebidir. Çocuğun yetiştiği evde hiçbir sınırın ve kuralın olmaması da okula uyum sağlamayı zorlaştıran diğer bir etkendir. Çünkü okul ortamı belli sınır ve kuralların olduğu, çocuğun bir takım sorumlulukları almasını gerektiren bir ortamdır ve çocuğun böyle bir düzene alışkın olmaması da kaygı ve uyum sorunu yaşamasına, okulu reddetmesine neden olacaktır. Bunların dışında bazı çocuklar daha kaygılı, endişeli bir mizaca da sahip olabilirler ve onlar için yeni bir ortama uyum sağlamak daha uzun ve zor olabilir.
Neler yapılmalı?
Uyum sorunu yaşayan ve okula gitmeyi reddeden çocukların kaygı ve korkusunu anlamak, onlara zorlayıcı bir tutum içerisinde olmamak yapılması gerekenlerin başında gelmelidir. Çocuk anlaşıldığını, yargılanmadığını hissederse çözüm üretme yoluna gidebilir ve uyum sağlama sürecini hızlandırabilir. Ayrıca çocuğunuzun kaygı ve korkusunun altında yatan sebebi anlamak, ebeveynler olarak sizin de uygun olan çözümü üretmenizi sağlayacaktır.
Çocuğu okula aşamalı olarak, yavaş yavaş alıştırmak da yapılması gereken bir diğer şeydir. Kaygıları ve korkuları olan bir çocuğu bir anda okulda tek başına bırakmak, anneden birden bire ayırmak ve çocuğu buna zorlamak doğru bir yöntem değildir. Örneğin annenin belli bir süre çocuğun yanında, sınıfta kalmasına izin vermek, sonrasında anneyi aşamalı olarak uzaklaştırmak çocuğun yaşadığı kaygıyı azaltacaktır. Çocuğa “yaşadığın korkuyu ve kaygıyı anlıyorum ve sen hazır olana kadar senin yanında olacağım” mesajını vermek önemlidir. Eğer çocuğa bahçede onu bekleyeceğinizi söylediyseniz, gerçekten beklemeli, teneffüslerde onu ziyaret edeceğinizi söylediyseniz gerçekten ziyaret etmelisiniz ki çocuk güven duygusunu oluşturabilsin ve korkularıyla baş edebilsin. Kısacası çocuğunuza verdiğiniz sözleri tutmanız çok önemlidir.
Çocuğunuz okuldan geldikten sonra sizinle paylaştığı şeyleri ilgiyle ve dikkatle dinleyin. Bu süreçte çocuğunuzun kaygı ve korkusu hakkında daha çok bilgi sahibi olabilir ve ona yardımcı olabilirsiniz. Fakat çocuğunuzu konuşmak için zorlamayın, konuşmak istemezse ısrarla okulla ilgili sorular sormayın. “Korkacak bir şey yok, neden korkuyorsun ki?” gibi söylemlerden kaçının, başkasıyla kıyaslamayın, bu söylemler çocuğunuzun aynı zamanda suçluluk ve yetersizlik duygusu hissetmesine de neden olabilir. Onu anlamaya çalışmanız yeterli olacaktır.
Bazen çocukla beraber anne ve babaların da kaygı yaşadıklarını ve bu kaygılarını çocuklarına yansıttıklarını da gözlemleyebiliyoruz. Bu süreçte ebeveynlerin sakin ve sabırlı olmaları, çocuğun kaygısını anlamaları fakat o kaygıyı yüklenmemeleri önemlidir. Çocuk anne ve babasının da kaygılandığını görür ve hissederse kendi kaygısıyla baş etmekte daha da zorlanacaktır.
Bütün bunları uygulamanıza rağmen ve 1 ayı geçkin süredir çocuğunuzdaki kaygı düzeyinde azalma olmadığını görüyorsanız ve belirtilerin git gide artış gösterdiğini düşünüyorsanız bir uzmandan yardım almakta lütfen gecikmeyiniz.