2015 ya da 2016 yılıydı.. Emin Aydın ile Söke'de bir iftar etkinliğinde karşılaştık..
Yanımızda bulunan bir arkadaşımız gazetecilik ile ilgili sorular sordu..
Emin Aydın da, haberin 'Vatandaşın en kolay anlayabileceği dilde' yazılması gerektiğini söyledi..
Hatta ‘hızlı olmalı’ dedi ve ekledi,
‘Denge Gazetesi’nde futbol maçı bittikten sonra futbolcular soyunma odasına gitmeden maç ile ilgili haber yayında olur’
İnsanız, öğreniyoruz.. Örnek almıştım..
Ardından ikili ilişkilerine baktım.. Belediye Başkanlarıyla arası çok iyiydi.
Yakın temas halinde olduğu isimler de vardı..
Denge Gazetesi Aydınlılar tarafından okunuyor, okutuluyor.. İl genelinde AVM'lerde stantlar açılıyor, kısacası Aydın için olumlu işler ortaya koyuluyordu..
Öğrendik.. Hem de Emin Aydın'dan öğrendik..
Önce nelerin yapılması gerektiğini,
Ardından da Emin Aydın'ın yaptığı neleri yapmamamız gerektiğini..
Emin Aydın bana gazetecilik konusunda önemli detaylar verdi.. Olumlu yönlerini aldım ama şu an içinde bulunduğu duruma sebep olanları almadım.
Yani kısacası Emin Aydın’dan öğrendim..
-Mesela dün alkış tuttuğuna bugün iftira atılmaması gerektiğini,
-Elde somut bilgi, belge olmadan algı yaratmaya çalışmanın ne kadar yanlış olduğunu..
-Birilerinin peşine takılıp, istediği olmayınca kimseye saldırılmaması gerektiğini..
-Soru sorma adı altında insanlara üstü kapalı iftira atılmaması gerektiğini.
Mesela Emin Aydın’ın içinde bulunduğu durumdan çıkış biletinin ücretini iftira ile, algı ile ödediği yönünde iddialar var..
İnsan batmalı, sonra da çıkmasını bilmeli.. Ama çıkarken çamur sıçratmamalı..
Bunu da Emin Aydın’dan öğrendim.
Çok uzatmadan mahlas hikayesine gelmek gerekirse;
Üzerine çok düşünme Emin Aydın,
Ben ne öğrendiysem senden öğrendim.