Yenidoğan çetesi davasının beşinci günü örgüt yöneticisi olduğu belirtilen 112 Acil Servis çalışanı Gıyasettin Özdemir’in itiraflarıyla başladı. Özdemir, hasta sevki yaptığını kabul etti, yalnızca yenidoğan için değil, başka birimlere de hasta sevki yaptığını söyledi. Sanık ambulans şoförü, soruşturma kapsamında kapatılan bazı hastanelerden para aldığını öne sürüp, para pazarlığını da hastane yöneticileriyle yaptığını anlattı. Özdemir, bazı doktorların onayıyla, onlar adına 112 Acil Servis ile görüşmeler yaptığını da söyledi. Davada bugün 'Yenidoğan Çetesi'nin lideri Fırat Sarı da ifade verecek.

İstanbul’da bebek acil hastalarını daha önce anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip, ölümlerine neden olan “Yenidoğan Çetesi” nin yargılanmasına başlandı. Sanıklar haklarındaki iddialara yönelik savunma yapıyor.

“MADDİ KAZANÇ SAĞLADIĞIMI KABUL EDİYORUM”

“MADDİ KAZANÇ SAĞLADIĞIMI KABUL EDİYORUM” Davanın 5’inci celsesinde ilk olarak ambulans şoförü tutuklu sanık Gıyasettin Mert Özdemir savunma yapmaya başladı. Suçlamaların hiç birini kabul etmediğini söyleyen Özdemir, “Ama hasta yönlendirme yaptığım için maddi kazanç sağladığımı da kabul ediyorum” dedi.

“KİMSE BU KURALI UYGULAMIYOR”

112’nin hastanelere nasıl sevk yaptığını detaylı bir şekilde anlatan Özdemir, “Hastanın yoğun bakım servisine gitme süresi 5-6 saati bulmaktadır. Hastanın bir an önce yoğun bakıma gitmesi için kimse pratikte bu kuralı uygulamamaktadır. Hastanın menfaati de bunu gerektirmektedir” dedi.

“AMBULANS BULAMAYINCA BENİ ARIYORLAR”

İstanbul’da bebek kuvözü olan ambulans sayısının 4 olduğunu söyleyen Gıyasettin Mert Özdemir, “Bu ambulanslar çocuğu alıp yoğun bakıma götürene kadar en az 4-5 saat geçiyor. Teoride olan kuralların pratikte uygulanmaması gerektiğinin takdirini size bırakıyorum. Ambulans ve yer bulamama durumunda beni arıyorlar. Bazı hastalara günlerce dahi yer bulunamadığı oluyor” dedi.“Hasta bana ulaştığında tüm kamu hastanelerini aramış ama yer bulamamış oluyor” diyen sanık Özdemir, “112 ambulans şoförü olduğum için savcı Yavuz Engin tarafından hakkımda algı operasyonu yapılıyor” dedi

“DOSYA SADECE YENİDOĞAN İLE KISIRLAŞTIRILMIŞ”

Örgüt yöneticisi olarak suçlandığını söyleyen Özdemir, “Ama ben sadece Fırat Sarı’nın anlaşmalı olduğu hastanelere hasta göndermiyorum. Dosya sadece yenidoğan sevkleri ile kısırlaştırılmış. Ben erişkin hastalarla ilgili de yönlendirme yapıyorum. Yani konu sadece Fırat Sarı ile alakalı bir durum değildir. Ben örgüt yöneticisiysem doktorlara hemşirelere talimat vermem gerekir. Bu suçlama komiktir. En azından bana öyle gelmektedir” dedi. Yapılan suçlamaların 112 sistemine zarar verdiğini söyleyen Özdemir, “Tüm 112 çalışanlarının da zan altında bırakıldığını düşünüyorum”

“10 BEBEĞİN ÖLÜMÜNDEN SUÇLANIYORUM AMA 1’İ İÇİN SAVUNMA YAPABİLİRİM”

Acil hastalarda doktorların zaman kaybı yaşamak istemediklerini anlatan Özdemir, “112’yi de mağdur etmemek için doktorlar adına hasta kabul ettiriyorlar. Ancak ben bu durumda doktorlardan maddi kazanç elde etmedim. Doktorlardan para almadım” dedi. Savcı Yavuz Engin’in kendisini 10 bebeğin ölümünden sorumlu tuttuğunu anlatan sanık, “Ben sadece bir bebekle ilgili savunma yapabilirim. Diğer 9 bebeklerle alakam yoktur” dedi.

“GEBEYE 4 SAAT HASTANE BULAMADILAR”

Bahsettiği 1 bebeğin de Kaya bebek olduğunu söyleyen Özdemir, “Kaya bebek de bir bebek sevki değil, gebe sevkidir. 28 haftalık bir gebe hastaneye gidiyor ve yüksek riskli gebe teşhisi koyuluyor. Gebe sevkleri sadece kamu hastanelerine yapılmaktadır. 112’ye bildiriyorlar ancak gebeye 4 saat boyunca uygun hastane bulunamıyor” dedi.

“112’DEN UMUDU KESİP BENİ ARADILAR HASTANE BULDUM”

İstanbul’daki hiçbir kamu hastanesinin gebeyi kabul etmediğini söyleyen Özdemir, “Kural gereği bu vaka ile ilgili özel hastanelerde yer araması yapılmamıştır. Bu vakanın durumu saatler geçtikçe kötüleştiği için bana hastane yetkilileri 112’den umudunu kesip bana ulaştılar. Ben de gebeye hastane buldum” dedi. Kendisinin hastane bulduktan sonra transfer sürecinin başladığını anlatan sanık, “Benim yaptığım iş burada bitiyor. Ama yine de o kadar ağır suçlamayla, algı operasyonu ve kasıtlı bir şekilde savcı Yavuz Engin tarafından yapıldığını düşünüyorum” dedi.

“ÜSTÜME VAZİFE OLMAYAN BİR KONUDA KONUŞMUŞUM”

Mahkeme başkanı sanık Gıyasettin Mert Özdemir’in dinlemeye takılan bir telefon konuşmasını okuyarak, “Hastaların taburcu olmasından şikayet ediyorsun. Daha çok yoğun bakımda kalmalarını istiyorsunuz?” diye sordu. Sanık ise, “Üstüme vazife olmayan bir konu hakkında konuşma yapmışım. Yoğun bakım boş kaldığı için hasta var mı diye bana sordukları için öyle dedim” dedi.

“DOKTORUN HABERİ OLMADAN HASTA KABUL EDİLMEZ”

Doktorun haberi olmadan hasta kabul etmediklerini söyleyen Özdemir, “Doktorun haberi olmadan hasta kabul edilemez. Çünkü o doktorun kaşesi kullanılıyor. Adam yoğun bakıma girince kim bu hasta demez mi?” dedi. Bir telefon konuşmasında Fırat Sarı’ya, “Taburcuları durdurmamız lazım diyorsun neden durduruyorsun? Taburcular senin yetkinde mi?” dediği sorulan Özdemir, “Bu konuşmaların işgüzarca olduğunu kabul ettim zaten” dedi.

SORUŞTURMA SAVCISINA “ART NİYETLİ” DİYEN SANIĞA MAHKEME BAŞKANINDAN SERT TEPKİ

Sanık Gıyasettin Mert Özdemir savunmasının birçok yerinde soruşturma savcısı Yavuz Engin hakkında iddialarda bulunan sanık son cümlesinde de savcı için, “Art niyetli” deyince mahkeme başkanı tepki gösterdi. Mahkeme başkanı; “Savcı neden art niyetli oluyor? Görevini yapmışsa bu art niyet mi? Görevini yapmak senin nazarında art niyet mi? Asıl savcı bu işin üzerine gitmezse art niyet olurdu” dedi. Duruşma savcısı da sanığa tepki göstererek, “Soruşturma savcısının adını vererek ithamlarda bulunuyorsun. Sen burada sanıksın varsa savunmanı yap. İthamlarla ilgili iddian varsa avukatın da var. Gider şikayetini yaparsın” dedi.

“112’DE ÇALIŞIYORSUN AMA ÇOK BOŞ VAKTİN VARMIŞ”

Sanık Özdemir savunmasında ambulans şoförlüğü dışında yaptığı işleri de anlattı. Bu sırada araya giren mahkeme başkanı; “Sen 112'de çalışıyorsun. Demek ki çok boş vaktin oluyor ki bu kadar iş yapıyorsun. TAG kullanıyordum, onu yapıyordum bunu yapıyordum diyorsun” dedi. Sanık ise, 112’de 12 saat çalışıp 36 saat izin yaptıklarını söyledi. Bunun üzerine de mahkeme başkanı, “Demek ki yapılmaması lazımmış. Biz nasıl çalışıyorsak, nöbet tutuyorsak... Demek ki 112'deki adam da çok yorulmuyor. Daha gazla iş yaptırmak lazım. Bir sürü konuşman var burada” deyince sanık, “Konuşmayı seviyorum” dedi.

BELEDİYE BAŞKANI OLMAK İSTİYORDUM’

Yenidoğan Çetesi davasında 47 sanığın yargılanmasına Bakırköy Adliyesi 21. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediliyor. Davanın dün görülen dördüncü oturumu tutuklu sanık Funda Özen’in savunmasıyla başladı.Reyap Hastanesi’nde medikal muhasebeci olarak görev yaptığını belirten Özen’e, SGK faturalarını kendisinin kestiği ve sanık Hasan Basri Gök ile yaptığı telefon görüşmesinde “Ben tarihleri değiştirmiştim, hadi yine şanslısınız” şeklinde bir ifade kullandığı hatırlatıldı.Tarihleri değiştirme yetkisi olmadığını söyleyen Özen, “Faturalarla oynamadım. Tıbbi bir bilgim olmadığı için tıbbi evrakla müdahale etmem mümkün değil. Yoğun bakımda çalışmadım ve hasta sevklerinin nasıl yapıldığını bilmem” şeklinde konuştu. Savcının “Hasan Basri sizin hastanenizde çalışmıyor, neden kendisini arıyorsunuz?” sorusuna, “Doktor çok yoğun olduğunda ya da ulaşamadığımda kendisiyle iletişime geçiyordum. Fırat Sarı, bu durumlarda Hasan Basri’ye sorabileceğimi söyledi” şeklinde yanıt verdi.

Ardından Esenyurt Belediyesi’nde Sağlık İşleri Müdürü olan tutuklu Renas Kılıç, savunma yaptı. Mahkeme Başkanı, Kılıç’a yönelik “112’ye başvuran hastaları usulsüz bir şekilde Reyap Hastanesi’ne sevk etmekle suçlanıyorsunuz, suçlamaları kabul ediyor musunuz?” sorusunu yöneltti. Kılıç, bu suçlamayı reddetti. Kılıç, Reyap Hastanesi sahipleriyle tanışıklığı olduğunu ve ihtiyaç duyduklarında kendisine yönlendirme yaptığını söyledi.